Bir müzisyen ve aktivist olarak bildiğimiz Patti Smith'in başka bir yönünü keşfediyoruz bu kitapla. Bu kadın, sanatın her noktasına dalıp çıkmış bir balık, tuttuğunun kanını emen bir kene adeta. Şöhret yolunda hiç de emin adımlarla ilerlemeyen çılgın ikili Patti Smith ve Robert Mapplethorpe’un yaşama başarısını anlatıyor kitap. Tesadüf eseri Brooklyn'de karşılaşıyorlar ve ömür boyu bitmeyecek bir dostlukla birbirlerine bağlanıyorlar. Beckett'in dediği gibi, deniyorlar, yanılıyorlar, tekrar deneyip daha iyi yanılıyorlar.
Patti Smith, Robert'a yaşadıklarını kitaplaştıracağına dair söz veriyor ve ortaya bu otobiyografik kitap çıkıyor. Aslında bu yalnızca ikisinin biyografisi değil, Patti Smith 60'lı ve 70'li yılların Amerika'sına da ışık tutuyor. Her satırda "şimdi hangi ressama hangi müzisyene rastlayacağım," diye düşünüp İstinyePark moduna geçiyorsun.
Aşk, bağlılık, bağımlılık, hırs ve inanılmaz bir sanat tutkusu var Çoluk Çocuk'ta. "Ben ne acılar çektim," diyene acıyı sorgulatıyor.