Seyşeller: Fakirlikten Bahsetmeyeceğim Bile

Öyle kafamıza esti, bu yaz tatili tropik adalardan birinde geçirelim, diyecek bir lüksümüz elbette ki yok. Ancak madem evlenmek, en azından bir kişiyle, bir kere yapılıyor, balayının hakkını verelim istedik. Aklı olan arar bi' tur şirketini, balayı turunu satın alır, öder 12 taksitle, planın programın keyfini çıkarır. Biz, çok bilmişler olarak, uçak biletini, konaklamayı, transferi, oradaki tekne turunu falan hep kendimiz hallettik. Sonra çilelerin ardı arkası kesilmedi tabii ki.


Türkiye'den Seyşeller'e direkt uçuş olmadığı için aktarma ve aktarma sırasında uyku problemini herkes yaşıyor zaten. Abu Dhabi'de buz gibi bir bekleme salonunda bilmem kaç bin kişinin sarındığı battaniyelerden boş bulduğunu kapıyorsun, titreyerek ve uçuşu kaçırmamak için tetikte durarak birkaç saat uyuyorsun. Ben biraz tetikte erimişim tabii.

On iki saatlik zombilik deneyiminden sonra inişe geçtiğinde altında gördüğün manzara seni bir silkeliyor. Çünkü tamam Ege'de Akdeniz'de de muhteşem yerler var ama buralara eli bırak, göz bile değmemiş sanki.


Kiraladığımız ev, denize biraz uzaktı ama her odasında harika manzaralı kocaman teraslar vardı. Ben bu terasta yatarım bile, diye düşünürken ortaya çıkan kertenkeleler sayesinde akşamları kapı pencere kapalı klimayla serinleyerek geçirdik. Evin tek sorunu kertenkele değildi elbette. Evde internet yoktu, televizyonda hiçbir kanal çekmiyordu ve biz yanımıza bizi oyalayacak hiçbir şey getirmediğimizden akşam 8 gibi yorgunluktan uykuya dalıyorduk. Ayrıca evin yakınında ne bir market ne de bir sokak lambası vardı. Bu yüzden medeniyete ulaştığımız bir gün market alışverişi yapıp tepeye poşetlerle tırmandık. Ben tabii ki çığlık atıyordum sürekli. Başka bir adaya geçeceğimiz gün ilk otobüsü yakalamak için gecenin kör karanlığında ağaçların arasından gelen korkunç sesler eşliğinde, el yordamıyla, tabii ki çığlık çığlığa o tepeyi indik mesela. Balayı mı korku tüneli mi?
(Otobüs durağı)

Her gün, farklı bir adaya ya da sahile gittik. Otobüsle tabii ki, tıkış tıkış ve kokulu otobüslerle! Gene de buradaki denizin rengini mutlaka görmen lazım, çünkü bu rengin herhangi bir fotoğraf makinesiyle yakalanabileceğini sanmıyorum. Kimi yerler turistik bölge olduğundan biraz kalabalık ama ev sahibimizin tavsiyeleri sayesinde ıssız birkaç plajı kendimize saklayabildik.


Ağzıma şnorkel sokamadığım için nefesim yettiğince denizin dibini görebildim; ama o bile yetti, çünkü orası da ayrı bir cennet. Bir daha bu kadar yakından bu kadar çeşitli balığı bir arada görebileceğimi sanmıyorum.

Buralara gidersen sadece denizine kanma, Praslin adasında Vallée de Mai'yi de mutlaka gör. Yüzlerce ağaç ve bitki çeşidini aynı yerde görebileceğin, yörenin ünlü Coco de Mer'ini elleyebileceğin kocaman bir yağmur ormanı. Ağaçlar burada o kadar sık ki, tropik yağmurlarda bile ormanın içinde ıslanmadan dolaşabiliyorsun.

(Erkek ve dişi coco de mer)

Biraz uzattım galiba. Neyse, sen de egzotik bir tatil için para ve zaman ayırabiliyorsan Seyşeller, Maldivler'e göre falan daha ucuz ve daha az kalabalık bi' yer. Onun dışında otel yorumlarını falan okuyarak bir tur ayarlamanı, sağdan kullanmakta zorluk çekmeyeceksen bir araba kiralamanı tavsiye ederim. Otobüslerde yaşadıklarım beni bir haftalığına acımasız bir ırkçıya çevirdi mesela. "Pis karalar, Pis kokular!"

Hiç yorum yok:

Bana Yaz

Ad

E-posta *

Mesaj *